Yenienerji | Mart-Nisan 2022 | Sayı: 85

2050’ye yönelik yol haritasının finansmanında önemli bir girişim olarak değerlendirilmektedir. Benzer yöndeki eğilimler, Türkiye’deki finansal kurum ve kuruluşlar arasında da yavaş da olsa görülmeye başlanmıştır. Garanti, Akbank/Aklease ve Yapı Kredi gibi bankalar yeni kömürlü termik santral yapımı için finansman sağlamayacaklarına ilişkin açıklamalarda bulunmuş, BankacılıkDüzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) ise düzenleyici kurum olarak Finansal Sistemi Yeşillendirme Ağı’na (Network for Greening the Financial System – NGFS) COP26 sırasında üye olduğunu açıklamıştır. NGFS, yineMark Carney’in öncülük ettiği, Paris Anlaşması hedeflerine ulaşmaya yönelik eylemlerin güçlendirilmesi için küresel çapta merkez bankaları ve diğer finansal düzenleyici ve denetleyici kuruluşların katılımıyla oluşturulan bir ağ olup, Şubat 2022 itibarıyla 108 üye ve 17 izleyici kurumu barındırmaktadır. Hedefler ve Gerçekleşmeler İvme kazanan “kömürden çıkış” gündemi umut verici olsa da gerçekleşmelerin iklim hedeflerinin gerektirdiği hızda olmadığı da ortadadır. 2019-2020 döneminde pandemi ile ortaya çıkan kömür talebindeki daralmanın beklenenden daha düşük olduğu ve 2021 yılında artan elektrik talebi ve doğalgaz piyasasında yaşanan krizle birlikte kömür kaynaklı elektrik üretiminin tarihsel olarak en yüksek seviyeye ulaştığı raporlanmaktadır. Aşağıda sıralanan gelişmeler ve benzerleri bu sürecin samimiyetinin sorgulanmasına neden olmaktadır: • Tüm bu yeni ittifak ve deklarasyonların gönüllülük esasına dayanıyor olması ve herhangi bir bağlayıcılığınınbulunmaması, • Finansman ve yatırım hedeflerinin termik santrallerde kullanılması beklenen karbon yakalama teknolojilerine bağımlı olarak açıklanıyor olması, • Yüksek oranda kömür tüketicisi ve ihracatçısı ABD, Çin ve Avustralya gibi ülkelerin kendi sınırları içinde henüz kömürden çıkışa ilişkin net bir açıklama yapmamış olmaları. Özellikle de G20 nezdinde fosil yakıtlara sağlanan“verimsiz”kamu teşviklerinin orta vadede kaldırılmasına ilişkinbir açıklamanın 2009’DAN bu yana bildiride yer almasına rağmen, Uluslararası Para Fonu (International Monetary Fund – IMF) hesaplarına göre 2020 yılında fosil yakıtlara halen küreselmilli gelirin%6,8’i kadar bir teşvikin sağlanıyor olması bu sorgulamanın önemli bir bileşenini oluşturmaktadır. Yapılan tahminler, mevcut politikalar temel alındığında 2025 yılına kadar bu oranın%7,4’e çıkabileceğini göstermektedir. Hareketli olmasına rağmen iklimhedeflerini yakalayacak hıza henüz erişememiş olan küresel kömür gündemi, Türkiye’de de benzer bir seyir izlemektedir. Paris Anlaşması’nı onaylamış ve 2053 içinnet-sıfır olma hedefi belirlemiş olan Türkiye, kömürden çıkış konusunda oldukça çekingen davranmaktadır. Türkiye’de hali hazırda işletmede bulunan 15 ithal kömür, 47 linyit, 4 taşkömürü yakıtlı termik santralin toplam kurulu gücü 20,4 GW seviyesindedir ve elektrik kurulu gücünün%20’SİNİ, arzının ise yaklaşık olarak %35’ini oluşturmaktadır. • Bu görünüm altında, IEA raporunda da ifade edildiği gibi, net-sıfır hedefinin yakalanması için en geç 2040 yılında küresel olarak kömürden çıkışın gerçekleştirilmesi gerekirkenTürkiye’ninböylebir planı bulunmuyor. • COP26 sırasında oluşmuş olan kömür odaklı ittifakların 29 hiçbirinde bulunmayan Türkiye’ninbir G20 üyesi olarak verimsiz fosil yakıt teşviklerinden çıkma vebir OECDüyesi olarak da emisyonu bertaraf edilmeyen kömürlü termik santral ihracat kredi desteklerini sona erdirme taahhüdündebulunmuş olmasına rağmen GSYH’nın %16’SI kadar bir kaynağı söz konusu teşviklere harcadığı hesaplanıyor. 30 Bir taraftan mevcut yatırımlar desteklenirken, diğer taraftan da yeni santral planları yapıyor. 2053 net-sıfır hedefine ulaşacak emisyon azaltımpatikası, mevcut termik santrallerdende aşamalı olarak çıkışı gerektirirken, en az 30 yıl ekonomik ömrü olan bir yeni termik santral inşasının bu hedefle örtüştüğü söylenemez. Her ne kadar Enerji Bakanlığı gelecekte ortaya çıkması beklenen temiz teknolojilere vurgu yaparak yerli kömürün kullanılmasına yönelik söylemine devam ediyor olsa da bu teknolojilerin gelişim hızı ve maliyetleri konusundaki belirsizlik Türkiye’nin net-sıfır hedefleri ile uyumlu bir planlamada bu alternatifleri göz önünde bulundurmayı zorlaştırıyor. Türkiye’de bugün üç tanesi inşa halinde, dört tanesinin lisansı alınmış, dokuz tanesi izin sürecinde, üç tanesi ise henüz ilan edilmiş ve tamamının devreye alınması durumunda 13 GW’lık ek bir kapasitenin sisteme ekleneceği 19 adet termik santral planı bulunuyor. Dinar Dombayova’daki linyit rezervini kullanmak üzere 5 milyar ABD doları yatırımla yapılacağı açıklanmış olan ve toplam 3 bin 500 MW’lık termik santral inşası da bu planların bir parçası. Dinar Afyonkarahisar’a bağlı olanDinar ilçesi, Türkiye’deki 25 akarsu havzasından biri olan ve arazi kullanımında, tarımsal kullanımın baskın olduğu (toplam havzanın yaklaşık %44’ü) Büyük Menderes Havzası içerisinde yer almaktadır. Büyük Menderes Havzası, nehrin taşıdığı alüvyonlarla çok verimli tarım arazilerine ev sahipliği yapmaktadır ve ülke tarımında önemli bir yere sahiptir. Bölgede öne çıkan ekonomik faaliyetler arasında mermer, termal turizm, jeotermal ve gıda sektörleri bulunmaktadır. Mevcut yer altı kaynaklarından özellikle mermer, çimento Şekil 2: Dinar Dombayova Kömür Sahası Haritası, Kaynak: MTA Rapor 34 yeni enerji • MART NİSAN 2022

RkJQdWJsaXNoZXIy OTEzMQ==