Yenienerji | Mart-Nisan 2022 | Sayı: 85

(NBD) hesapları santralin yatırımve işletme maliyetlerini ancak işletmeye geçtikten 18 yıl sonra karşılayabileceğini göstermektedir. Varsayılan inşaat süresi olan 4 yıl da hesaba katıldığında yatırıma başladıktan22 yıl sonra santralin başabaş noktasına geldiği söylenebilir. Bu şartların ancak santrale yapılan kapasite mekanizması ve alım garantisi gibi destek mekanizmaları ile sağlanabildiği, desteklerin kaldırılması halinde ise (bugünküpiyasa şartlarınındevamı halinde böylesi bir gelişme beklenebilir) santralin 30 yıl içerisinde yatırımı geri ödeyemediği hesaplanmaktadır. Burada vurgulanması gereken bir diğer önemli nokta ise, hesaplamalardaki yatırım maliyetlerinin herhangi ek bir karbon yakalama teknolojisi olmadığı durumdaki maliyet seviyeleri olduğudur. Türkiye’nin 2053 net-sıfır olma hedefi göz önünde bulundurulduğunda, Dinar termik santralinin inşaatının 2022’DE başlaması ve ortalama 30 yıl olan ekonomik ömrünü tamamlayana kadar çalıştırılacağı varsayılırsa, bu hedefle uyumlu hale gelebilmek için karbon yakalama teknolojilerine sahip bir yatırım yapmanın gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Bu durumda hem ilk yatırım maliyeti hem de işletme maliyeti farklılaşmaktadır. IEA tarafından yapılan hesaplamalar %30 karbon yakalama potansiyeline sahip bir yatırım için böyle bir teknolojiye sahip olmayan yatırıma göre sabit sermaye yatırımmaliyetinin %25, işletme ve bakım maliyetlerinin ise %57 oranında arttığını göstermektedir. Söz konusu artışlar, Dinar termik santrali için başta varsayılanmaliyetlereuygulandığında santralin 30 yıllık ekonomik ömrü boyunca başa baş noktasına gelemeyeceği, 30 yıllık işletme süreci sonundaki kaybının net bugünkü değerinin ise 59,6 milyon ABD doları seviyesinde olacağı hesaplanmaktadır. Salınan karbondioksitin yalnızca %30’luk hacmini yakalamaya yönelik bu ek yatırım, santralin ekonomik ömrü boyunca para kazanamaz bir hale gelmesine neden olurken Türkiye’nin 2053 net-sıfır hedefi için de yeterli bir yakalama kapasitesi sunmamaktadır. Ancak IEA tarafından yapılan hesaplamalar %90’lık bir karbon yakalama kapasitesi yatırımı için sabit sermaye yatırım maliyetinin teknolojinin olmadığı duruma göre%60 artacağını, işletme ve bakımmaliyetlerinin ise 2,5 katına kadar çıkabileceğini göstermektedir. Bu durumda santralin 30 yıllık işletme ömrü içerisinde kâr edemeyeceğini söylemek zor olmayacaktır. Değerlendirme Dünyada iklim değişikliği gündemi popülerliğini artırırkenülkelerinpolitikaları da, en azından kâğıt üzerinde, daha iddialı bir hale gelmektedir. Yüzyıl ortası itibarıyla küresel net-sıfır hedefine yönelik beyanların sayısı hızla artmakta, bu hedefe yönelik ülkelerin daha kısa erimli hedefler ortaya koyması ve somut adımlar atılmasına yönelik baskılar da yükselmektedir. Bu eğilimlerin artmasında önemli mekanizmalardan bir tanesi de AB Yeşil Mutabakatı çerçevesinde olduğu gibi, ulusal hedeflerin dış ticaret düzenlemeleri yoluyla diğer ülkelere de aktarıldığı mekanizmalardır. Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’nda olduğu gibi, Türkiye’nin en büyük ticaret ortağı olan AB’nin uygulamayı planladığı ihraç ürünleri üzerinden karbon vergisi tahsil edilmesi Türkiye’de emisyon azaltım politikalarının birden bire ciddiyetle ele alınmasına neden olmuştur. Benzermekanizmaların farklı ülkeleringündeminde de olması düşük karbonlu ekonomiye geçişin planlanmasını acil bir ihtiyaç olarak ortaya koymuştur. Bugeçişte enönemli hedeflerdenbir tanesi küresel olarak kömürden çıkılmasıdır. Küresel net-sıfır hedefleriyle uyumlu patika, bugünden itibaren yeni kömür projelerinin iptal edilmesini ve 2040 yılına kadar da mevcut kömür yatırımlarından çıkılmasını öngörürken, ulusal ve uluslararası platformlarda kömürün finansmanını sonlandırmaya ilişkinpek çok yeni ittifak ortaya çıkmaktadır. Bu yöndeki beyanlar, yeni maden sahası geliştirilmesi ya da santral inşasına yönelik yatırımplanlarını etkileyerek yeni projelerin iptaline neden olabilmektedir. AB’nin Sınırda Karbon Düzenleme Mekanizması’ndan en çok etkilenecek ülkeler arasında ilk üçte bulunan, 2053 yılı itibarıyla net-sıfır olma hedefini açıklamış ve 7 Ekim 2021’de Paris Anlaşması’nı onaylayarak taraf olmuş Türkiye için de karbonsuz ekonomiye geçiş planları yalnızca iklim değişikliği ile mücadele açısından değil, ekonominin rekabetçiliğini koruyabilmesi açısından da önemli bir hale gelmiştir. Bu bağlamda, hali hazırda elektrik arzının %35’ini kurulugücünün ise%sini teşkil eden kömür yakıtlı termik santrallerden çıkışı net-sıfır hedefi doğrultusunda planlaması gerekenTürkiye’ninbu filoya yakın zamanda eklenecek 1,320 MW’lık Hunutlu Termik Santrali ilebirlikte yapımı planlanan 19 adet termik santrali bulunmaktadır. Bu raporda, söz konusu planlar arasında bulunan 500 MW'lık Dinar Termik Santralı yatırımının fizibilitesi, kamu maliyesi üzerindeki yükleri, sağlıkmaliyetleri ve tarımsal verimkaybı gibi dışsallıklarına ilişkin hesaplar sunulmuştur. Santralin fizibilitesine ilişkin yapılan ilk hesaplamalar, herhangi bir karbon yakalama teknolojisinin olmadığı durumu ele almıştır. Santralın faal olacağı süre boyunca sağlanacak olan yıllık 30,3milyonABDdoları kamu desteği ile santralın yıllık ortalama brüt kârının 62,2 milyon ABD doları seviyesinde gerçekleşeceğini göstermektedir. Yıllık sabit işletme giderleri hesaba katıldığında yıllık ortalama net kâr 54,2 milyon ABD doları olmaktadır ve santral ancak işletmeye girdikten 17 yıl sonra başabaş Santralin karbon yakalama yatırımı hariç ve dahil toplam maliyeti ve kendini geri ödeme süresi Rapor 36 yeni enerji • MART NİSAN 2022

RkJQdWJsaXNoZXIy OTEzMQ==